Öncelikle size kendimden bahsetmek istiyorum.
 
1956 İstanbul Doğumluyum. Ben daha bir yaşıma gelmeden babam bu lokantayı açmak üzere Ankara’ya gelmiş. 50 senedir de buradayız. İstanbul’da doğdum ama Ankara’da büyüdüm. Tabii orası ile bağlarımız hiç kopmadı. Akrabalarımızla ilişkilerimiz devam ediyor. Üniversiteyi kazanmama rağmen okuma fırsatım olmadı. Mimarlık fakültesini kazandım fakat o zaman anarşi vardı. Babam:’hakkımı helal etmem buraya geleceksin ve işlerin başına geçeceksin’ dedi. Bizde çok sevdiğimiz mesleğimizi devam ettiriyoruz. Ailemden bahsedersem bir kızım bir oğlum var.
Boğaziçi Lokantası’nın ne zaman nasıl bir fikirle doğduğunu anlatmam gerekirse…
 
Rumeli Kökenli babam Mehmet Recai Boyacıoğlu İstanbul’da Pandelle restoranın baş aşçısıyken 1956 yılında Ankara’ya gelip Boğaziçi Lokantasını açmış. İstanbul’un özlemiyle ve bulunduğumuz caddenin isminin Denizciler caddesi olması nedeniyle lokantanın isminin Boğaziçi Lokantası olması fikri babam tarafında uygun görülmüş.Denizciler caddesindeki Boğaziçi Lokantası şimdiki yerinde bu lokantayı açtığımız zaman, bugünkinden çok daha mütevazı bir yermiş ama o zaman da yemeklerimizin lezzeti ve kalitesi şimdiki gibi konuşulurmuş.O zamanlar adliye ulustaydı,Hakimler savcılar avukatlar hep bizi tercih ediyorlardı. Ulus Ankara’nın eski yerleşim yeri olduğu için esnaf potansiyeli burada ağırlıktaydı. Ve bu müşteri potansiyeli ile ulus Boğaziçi kurulmuş oldu.Babam 1991 yılında vefat ettikten sonra 35 yıllık bir mirası devraldım.“Lokantacılık Sanattır” ilkesinden yola çıkarak çalışmalarımızı ara vermeden sürdürdük ve her geçen gün kendimizi daha da yeniledik.
 
50 yıllık geçmişimizde her türlü müşteri profiline hitap ettik.
 
Bizim müşterilerimiz Ankara’dan başka taşradan bile var. Şayet bizde tesadüfen yemek yemişse Ankara’ya bir daha gelişinde mutlaka bizde yemek yeme ihtiyacı hissederler.
Çoğu müşterilerimiz de baba yadigarı dostumuz olmuş insanlar. Hatta size bir anekdotumu anlatmak istiyorum.
Tabi herkesin yakından tanıdığı ünlü isimler özellikle politikacılar da müdavimlerimizden. Uğur Dündar, Mümtaz Soysal, Deniz Baykal, Süleyman Demirel gibi siyasetçilerin yanında şuan kabinede bulunan birçok bakan ve milletvekili yer arıyor. Ecevitler de sık sık kuru fasulye pilav yemeye gelirlerdi. Sulu yemeklerimiz İbrahim Tatlıses”in de Ankara”da olup kebaptan bıktığı zamanlardaki favorisi. Eski IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cortelli”ye kadar pek çok tanıdık sima için vazgeçilmezi olmuşuzdur.
 
İşimiz yatırım ve emek isteyen bir iş.
 
Ama en büyük yatırımımız babamın kurduğu bu müesseseyi bugünlere kadar başarıyla taşıyabilmek. Geçmişte de yeni şube açmayı düşündük ama bizim gibi müesseselerde mülk kendine ait olmayınca kira ile uğraşmak sıkıntı yaratıyor.Yatırım isteyen ve dekorasyonun çok önemli olduğu bir iş.Bu kadar emeği verip birkaç sene sonra mal sahibi ile sıkıntıya girmek bizim için büyük kayıp olurdu.Yeni bir yer almakta kolay değil.
 
Bu nedenlerden dolayı bizim gibi sulu yemek yapan yerlerin sayısı çok az.
 
Tabi bunların yanı sıra bizim işimizde maliyette çok yüksek. Bunu tetikleyen ana sebep ise bu hususta yetişen personelin yetersiz sayıda olması, KDV oranlarının yüksekliği, ayaküstü kebap imalatından daha meşakkatli olması, hassasiyet gerektirmesi, imalatındaki zorluklar ve imalatta çalışan personelin çok yüksek maaşlar talep etmesi gibi nedenlerle fazla varlık gösterememişlerdir. Umarım bundan sonra, yeni kurulmuş çıraklık ve aşçılık okulları bu eksikleri giderir.
 
Sektörümüzde 50 yıllık varlığımızı sürdürürken birçok benzer işletmenin arasından sivrilmeyi başaran bir isletme olarak “Fark Yaratmak” kavramı bizim için çok önemli.
 
50 yılda işimize gösterdiğimiz özen ve müşteri memnuniyetine verdiğimiz önem şu an köklü bir müessese olmamızda önemli bir etkendir. İşimizin patronu değil hala işçisiyiz. Her sabah 06.00 da gelip sebze ve etlerimizi kendi ellerime seçerek alıyorum ve her müşterimle ayrı ayrı ilgileniyorum.
Ağırlıklı olarak Osmanlı ve Türk mutfağı sunuyoruz. Bunun yanında Ankara ya ilk kez şeffaf mutfağı yani mutfağı görünen camekânlı sistemi Boğaziçi Lokantası olarak biz getirdik. Müşterilerimiz yemeklerini görerek seçebiliyor. Tüm mevsim sebzelerinden oluşan yemek, kebap ve tatlı çeşitlerimizle günlük 60-65 çeşit sunuyoruz.
 
Bu işi sevmek ve ilgi duymak bu işte başarılı olmanın koşulları arasında yer alıyor.
Umuyorum ki bizden sonra gelecek nesiller bu değerlere sahip çıkar ve Osmanlı-Türk mutfağı lezzetlerini tüm dünyaya duyurur.

Bizden Haberler
Yayın Mecrası: 
Özel Röportaj
Yayın Tarihi: 
Ocak, 2009